Biri bana söyleyebilir mi, bu nasıl bir mantık? Niye
oynatmıyorsunuz yedeklerinizi? Eczacıbaşı çıkmış maça Neslihan, Senna, Özge,
Gülden ile. Sokolova ile Poljak’ı dinlendirmişler. Allah razı olsun, onu da
yapmayabilirlerdi. Özge’nin pasları saç baş yolduruyor, Asuman kenar süsü.
Senna bir zahmet hücum edecek, Gözde kenar süsü. Gülden ilk 6’ya sabitlenmiş,
Buse kenar süsü. Ceylan keza öyle, kız ilk altı da bir maça dahi olsa
başlayamayacak. Bunun Ceylan için nasıl bir şans olduğunu göremeyecek kadar
gözünüzü galibiyet bürümüş. Bu kız bırakın da Şampiyonlar Ligi’nde fırsatını
bulmuşken, sizin için iddiası olmayan maçta stresten baskıdan uzak oynasın. Ama
yok olmaz, o zaman tecrübe kazanır, şampiyonlar liginde oynamanın güzelliğini
görmeye başlar, sonra bu takımınıza pozitif olarak döner. Yok yok kalsın ne
gerek var ki. Sonra işiniz düştüğünde o
oyunculardan kritik anlarda ekstra katkı beklemeye hiç ama hiç hakkınız yok.
Ben Asuman, Buse ve Gözde’nin yerinde olsam seneye Eczacıbaşı ile sözleşme
yenilemezdim. (Tabi şu yaş olayına takılmıyorlarsa) Siz bu emeğinize rağmen
böyle muamele görüyorsanız, orada durmayın. Nerede oynayabilirseniz oraya
gidin, gittiğiniz takım küme düşecek olsa bile en azından mücadele edersiniz.
Ayrıca, zaten Pazar günü yorucu bir maçtan çıkmış bu
oyuncular, ekstra dinlenme fırsatı verin, ağırlıklı olarak yedekleri kullanın.
Yok yok olmaz, sürekli aynı oyunculardan oynayalım ki sakatlansın. Neslihan’a
atarız topu, nasıl olsa o vuruyor. Malum köşede Senna var, hücum yok, ortalara
da pas gitmiyor. Neslihan vursun, vursun, vursun.
Bir de Eczacıbaşı’nın maçında “güler misin ağlar mısın”
dedirten bir olay; Burcu Hakyemez maçı yorumluyor (güya), o sırada Nalan
Ural’ın takıma çok destek verdiğinden bahsediyor. İlk başta gayet mantıklı
geliyor insana. Anlattığına göre, Nalan Hanım, Neslihan’a diyor ki “kollarını
sıkı tut, blok yapacaksın”, bir sonraki sayı da Neslihan taktiği uyguluyor,
blok yapıyor. Eczacıbaşı’nda tekniği taktiği veren Micelli değilmiş demekki,
Nalan Ural kenardan takımın her şeyi ile ilgileniyormuş. Bunu da öğrenmiş
olduk.
Vakıfbank da aynı işi yaptı, o da farksız değildi pek. Bu
kadro içinde halen Brakocevic’in, Saori’nin, Naz’ın hatta Fürst’ün ne işi var.
Bir de onlar deplasmanda oynadı. Dinlensinler, kazansan ne olur kaybetsen ne
olur. Ki iki takımda klasik altılarına yakın kadrolarla oynadılar, neredeyse
kaybediyorlardı.
İki takım istediği kadar “yıldız” denilen oyuncuları
getirsin, bu tutum beni hiç mutlu etmiyor. Sarıyer, Yeşilyurt, İller Bankası
gibi takımları izlemeyi tercih ederim. Saha da enerji var, gençler var, hata
yapsalar da uğraşıp didiniyorlar. Mücadele ediyorlar.
Keşke böyle takımlarımız daha çok olsa…
Sevgilerle
Damla ÜNVER
Ama Vakıfbank Melise şans verdi, Melis ise bu şansı değerlendiremedi. Poleni ilk altıda çıkartabilirdi ki Brokanun kötü oyunundan sonra dahil oldu. Diğer smaçörler zaten değişmeli oynadı. Maç kaybetmek istemiyorlar takımlar bir anlamda prestij olarak görüyorlar. Lakin Vakıfbank yinede kenardaki oyuncusuna en çok şans veren takım. Saygılar.
YanıtlaSilVakıfbank'ın daha çok şans verdiği doğru katılıyorum. Melis normalde ne kadar süre alıyorki, bu oyunu gayet normal. Arada servise girip cıkıyor onun dışında bir süreklilik yok. Yani bu maç grip olduğu söylenen Bahar'ı Melis'le değiştirecek kadar mı önemliydi? Polen, Tuğçe, Dilek, Güldeniz bunlar da ilk6 da başlayabilirlerdi. Bence prestij çok farklı bir şey, Volero takımına karşı yenilirse Vakıfbank insanların gözünde küçülür müydü? Kesinlikle hayır. Ayrıca bu durumlarına rağmen her iki takımımızda maçı kaybedebilirdi çünkü kötü oynadılar.
YanıtlaSilDamla.