“Bu yazıyı Grandprix maçları başladığı zaman yazmıştım, fakat o dönem
yayınlamamıştım. Olimpiyat oyunları bittikten sonra, şimdi yayınlamayı uygun
buldum. En azından okuyanların sadece bir-iki maç kötü gittiğinde bunları
yazmadığımızı düşünmelerine istinaden…”
Aklımdaki Sorular
Oldum olası voleybol maçlarını
hep pasör odaklı izlemişimdir. Öyle yapmaya da devam ediyorum açıkçası. Küçük
yaşlarda da böyleydi, pasör karşı tarafı
fena halde yanıltarak pas attığı zaman hayran olarak izlerdim. Bu bakış
açısının tek başına doğru olmadığını biliyorum, yani klasik iyi servis, iyi
manşet, iyi pas vs. zincirini artık ezberledik, hatta işin doğrusu bu yorumlar
beni fena halde sıkıyor. Bu konuda söylenecek çok şey olduğu için, başka bir
yazıda ele almayı düşünüyorum.
1.Bizim bir oyun sistemimiz var mı?
Üç gün önce oynadığımız Tayland
maçında bunu bir kez daha gördüm ki yok. Belki onların galip geleceği bir maç
olacaktı ancak son anda çevirdik. Bloklarımızı takır takır geçtiler. Takımın
boy ortalamasına baktığınızda bizden oldukça kısalar, ne kadar voleybol
bilirseniz bilin ama o boy ortalaması ile takımın ne işler yaptığını gördüğünde
şaşmadan edemiyor. Bunun da tek bir açıklaması var: oyun sistemleri yani
pasörleri. Bizim oyunumuzda izlediğim tekdüzelik artık beni sıkmaya başladı.
Sanki ezberlenmiş şeyleri sahaya koymaya çalışıyoruz da bir yere kadar onunla
idare ediyormuşuz gibi geliyor. Çok uzun zaman farklı platformlarda dile
getirdiğim şeyi tekrar söylüyorum; hiçbir spor ezbere oynanmaz. Oynadığınız
zaman bir yerde duvara vurursunuz. Bugün Amerika’nın bize yaptığı tam da budur.
Pasörleri bizim bloklarımızı darmadağın etti, hem de fizik üstünlüklerini
kullanarak çok iyi bir oyun sergiledi Amerikalılar. Milli takımımız mücadele
etmeye, direnmeye çalıştı ki bir set de aldılar ancak nefesler ancak bu
kadarına yetti. Grand Prix’in ilk ciddi maçı olarak bu maçı izlemeyi bekliyordum
ki bu sonuç benim için şaşırtıcı olmadı. Naz’ın ve Nilay’ın pasları ya fileye
çok yakın oldu, ya oyuncunun gerisinde kaldı veya oyuncuyla buluşmadı, ya
bloğun içinde kaldı ya da blokları genel anlamda dağıtamadı.
2. Sadece sevmek yeter mi?
Genel olarak lig maçları olsun,
milli maçlar olsun yapılan yorumlar hep “ Pasör Ayşe, Fatma ortadan oynatmayı
seven bir pasördür”. Kimse kusura bakmasın ama ben Arzu Göllü ve Bahar Urcu’dan
sonra Türkiye’de ortadan oynatmayı gerçekten seven ve bunu lafta bırakmayıp
icraate döken bir Türk pasör daha görmedim. O yüzden maç içi yorumlarda
sürekli “Orta aktif hale gelmeli vs
vs..” ancak bu aktiflik sadece oyun sıkıştığında, artık köşe oyuncularının
önüne voleybol kurallarına aykırı olmasa dörtlü blok getirilecek durumlarda
ortaya çıkıyor. Asla sürekliliği yok.
Maçlarda yenik duruma düşeriz, mola alınır sonrasında antrenör hemen
“ Ayşecim, Fatmacım sen çabuk çık, Zehra
sen de ortaya top at” şeklinde taktikler birbirini sıralarken, bu taktiğin
akabinde alınan sayı ile köşelere yönelmeye devam ederiz. O yüzden ülkemizde
(aklımda bir iki genç isim var, onlar belki bu kategori dışına çıkabilirler)
hızlı-organize-kalitesi iyi pasları atmakta süreklilik gösteren bir pasör
olduğunu düşünmüyorum.
Verdikleri her demeçte” hızlı
oynamayı severim” ya da haklarında
yapılan “ ortadan oynamayı sever, hızlı oynamayı sever” yorumlarının tek doğru adresi ülkemizde
Lobianco’dur. Elindeki vasat oyuncu kadrosuyla bile nasıl işler yapılacağını,
pasörün ne olduğunu daha önce yüzlerce kez kanıtladığı gibi, bu sene de
yüzümüze tokat gibi vurmuştur. Hiçbir manşet mazeretinin arkasına sığınmadan
her maçta takır takır oynatır takımını, hem kulüp bazında hem de milli takım
bazında. Biz bu oyun anlayışımızı sürdürdüğümüz sürece- evet belirli bir
noktaya gelebiliriz- o noktayı asla aşamayız.
Bu arada ufak bir not ve eski bir
video paylaşmak istiyorum sizinle belki bilmeyenleriniz vardır; 2000 yılı
olimpiyat oyunlarında İtalya ve Küba maçı, İtalya’nın efsane pasörlerinden
Mauri’nin yedeği herkesi kendine hayran bırakan Leo. Maçın sonlarına doğru
antrenör Lobianco’yu oyuna alıyor. Yüzü
çocuksu, daha çok genç ama sazı eline almaya başladığı yıllar çok yakın öyle ki
Mauri’nin oyununu gölgede bırakacak İtalyan Milli Takımı kupaları O’nunla
kazanmaya başlayacak… Çok çok önemli bir oyuncu, bu vesile ile Galatasaray’a
bir kez daha teşekkür ediyorum..
Bahsettiğim videonun linki:
http://www.youtube.com/watch?v=SX1aMMnxUpk
Sevgilerle
Damla ÜNVER
Voleybol bilgim sıfır iken bir zamanlar (ki daha bir kaç sene öncesi), "ya şu kıza bak yaa ne biçim uzun top atıyor biraz kısa tutsa hızlı oluversek ya yaa :(" diye yerimde zıplaya zıplaya maç izlediğimi hatırlıyorum. Uzun lafın kısası, hızlı oyun(ve bir iki şey daha tabi) olmadan bu seneki gp 3.lüğü ile kalacağız sanırım.
YanıtlaSilLo'ya: Sarı lacivertten vazgeçmem, ama bu kıza ne desem az. Harika filan kesmiyor.
Röpörtajı yapan kim?
YanıtlaSilBaşak Koç
YanıtlaSilRamazan davulcusu twitiyle aklımda kalmış,halbuki güzel kız,voleybol oynarken bir başarısını hatırlamıyorum.
YanıtlaSil