Armaya; taraftara oynayarak değil sahada formayı hak edip
hakkıyla terletilerek çıkılır.
Neden mi bahsediyorum;
“Eczacıbaşı’nın Ayazağa’daki Salonu’nda yapılan basın
toplantısına Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkanı Faruk Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Spor
Kulübü Başkan Yardımcısı Erdal Karamercan ile son transferler Neslihan ve Elif
katıldılar.
Elif Ağca ise sezon içinde menajerinin görüşmeler
yaptığını sezon bittikten sonra da görüşmelere kendisinin de dahil olduğunu
belirterek, ’’Çok mutluyum. Böyle bir kulüpte her oyuncu forma giymek ister’’
dedi.
Neslihan kadar uzun transfer görüşmeleri
yaşamadıklarını belirten Elif
duygularını şöyle paylaştı; ’’Acıbadem’in sponsorluğu ile Fenerbahçe Acıbadem
son 2 sezondur adını duyurmaya başladı. Ama bugün formasını giymeye başladığım
kulüp yıllarını voleybola vermiş bir kulüp. Voleybol denince akla ilk olarak
Eczacıbaşı gelir. Arkadaşlarımla birlikte bu kulübü en üst seviyeye
taşıyacağız. Burada olmaktan çok mutluyum. Kendi salonu olan tam bir aile ortamı
içinde olan bir kulüp herkesin hayalidir. Ağzından bu sözcükler dökülmese de
her voleybolcunun gönlünde böyle bir kulübn formasını giymek geçer.’’
Fenerbahçe’ye transfer olan Elif ise duygularını şöyle
paylaşmış;
FB TV'de
Aslı Duru'nun hazırlayıp sunduğu Spor Magazin programının konuğu olan Yeni Sarı
Melek Elif Ağca Öner, Fenerbahçe armasını öptü.
Maraton
Fenerium mağazasında yapılan samimi söyleşide başarılı pasör Elif Ağca Öner,
bir çok koyu Fenerbahçeli arkadaşının kendisine, "kesinlikle Fenerbahçe'de
voleybol oynamadan bırakmamalısın. Esas voleybolcu olduğunu Fenerbahçe'de
anlayacaksın." dediğini söyledi.
Esas voleybolcu olduğunu anlamayı bırak, voleybolu
bildiğinden tereddüt edecek bir oyun sergiliyor gibi…
Peki bu kadar iddaalı kadro kurup tüm kupaları toplamayı kafaya koyan Eczacıbaşı VitrA neden hiç düşünmeden pas kalitesi çok yüksek olan(!) Eliften vazgeçti ve sözleşmesi devam eden Özge'yi transfer etti?
İlbank-Fenerbahçe maçını bayramdaki zaman bolluğu nedeni ile salondan canlı izleme fırsatı buldum:) Benim hesabıma göre
en fazla 1 saat 15 dakika sürer diye tahminde bulunmuştuk. Sakın bunu küçümseme
gibi algılamayın lütfen. Çünkü Fenerbahçe malum her maçı net kazanma modundaydı.
Bir de tabi takımda Paula ve Kim var eee haliyle bu kadar uzayacağı tahmin
edilmemişti:) nitekim yanılan biz olduk, iyi ki olduk top yere düşmeden pes etmek yok.
Rakip kim olursa olsun aynı ciddiyet ile sahada oynanması gerektiği
hatırlatıldı.
Her zaman verdiğim bir örnek var; alınan oyuncudan çok
takım olgusunun oluşabilmesi önemli. Bu sistemi oluşturan takım daima bir adım
öndedir. Türk Telekom'un kapanması, Vakıfbank’ın Avrupa da kupasını kazanması
vs gibi örnekleri mevcut..
Fenerbahçe de eleştirdiğim nokta hep şuydu; Sürekli kadro
değişikliği takımın uzun süreli sistemli oynamasına engeldi. Genç oyuncu ile
ileriye katkıda bulunma durumu söz konusu değil. (Gerçi bu sistemi şimdilerde
Galatasaray uyguluyor..) Bu nedenle takım her yıl yarı yarıya sıfırdan başlamak
zorunda kalıyor.
Sanırım Kamil hoca bu takımın ağırlığını kaldıramadı. Nitekim 8-1
de olan takım mola almaz oyuncu değiştirir hatta bu kadar sayı farkını
beklemeden çoktan önlem alınmış olması gerekiyor. Molalara geç kalmasının yanında oyuncu
tercihleri de bir o kadar vahim. Takımdaki gidişat kötü ve buna dur demesi için
pasör konusundaki ısrarından vazgeçmesi gerekiyor. Sonuçta pasör takımın
beynidir ve bu noktada beyin işlemediğinde vücut hareketsiz ve işlevsiz kalır:)
İki sezondur Vakıfbank kadrosunda yer alan Nilay’ın neler yaptığını hep beraber
izledik. Kritik anlarda maça ve setlere nasıl katkısı olduğu ortadayken yedek
kalması için neden nedir? Bakın Bursa maçının 3-0 kazanılmış olması işlerin
yolunda gittiği anlamına gelmiyor ki. Aksine tehlike hala devam ediyor. (25-23,
25-20, 25-20) Durum iyice kötüye gidiyor, pasör sorunu devam ediyorken
Paula’nın da kendisinden beklenen performansı gösterememesi çok normal aynı
şekilde Kim’in de. Oyuncu uyumsuzluğu maç skorlarına da yansımakta… Teknikten önce;
takımdaki 3-2 düşüş serisine neden olan sorunun çözülmesi gerekiyor… (Pasör
ısrarı, Eda’nın sakatlığı, İpeğin yavaş olması, Meryem’in tam olarak oyuna
dahil edilmemesi, molalardaki gecikme vs.)
Khimik Yuzhny
maçı başlı başına vahşet…
Düşünsenize Fenerbahçe set vermeden maçları kazanırken şimdi son anda
elenmekten kurtuluyor ve bu duruma şükrediyor. Kadro kötü mü tabi ki hayır ancak sorun; Kamil
hocanın oyuncu ısrarı takımı bu noktalara taşımakta tabi Eda’nın sakatlığının
da büyük etkisi var. Nilay’ı hedeflerimize uyan bir pasör olduğu için aldık
diyorsunuz ama Vakıfbank gibi yedekte bekletip
gir-çık yaptırıyorsunuz. Ayıptır sorması Elif hangi hedefiniz için
alındı? Oluşturulan başarılı itibarı bu şekilde yok etmek için mi alındı?
Takımı eleştiriyorsun da hoca, oyuncular antrenmanda
senin verdiğin taktikler ile hazırlanıyor maça. Antrenman maçın sahadaki provasıdır
bir nevi. Yani bu demek oluyor ki, oyuncuda olduğu kadar sende de suç var. Bu
şekilde devam edildiği sürece takımdaki yerin kısa süreli olabilir… Bu sezon oyuncuların yeri garanti olabilir(!) ama hiçbir takımın sıralamadaki yeri garanti değil. Hiçbir maçın kolay geçmeyeceği alınan sonuçlardan anlaşılmış olması gerekiyor.
Bu nokta da görüldüğü gibi bu sezon Elif Ağca ve Kamil
hocanın katkıları ile Fenerbahçe’nin 3-2 hastalığı ile baş başa kalacak
taraftarları. Tıpkı geçen sezon Adnan kıstak hocanın Beşiktaş’ta yakalandığı
3-2 hastalığı gibi.
Fenerbahçe’nin 3-2 hastalığına Acil şifalar dilerken
Beşiktaş’ın yeni 3-1 hastalığı için de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum…!!
Sakıncası yoksa bu pasör seçimindeki kriter nedir acaba?
Malum Adnan Hoca da Cansu’yu gözden çıkarmıştı!!
SAYGIlarımla
Ayşegül KAYA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder