18 Nisan 2012 Çarşamba

Nilay Özdemir


Nilay Özdemir
VakıfBank'ın başarılı pasörü Nilay Özdemir ile yorucu bir sezon sonrası gerçekleştirdiğimiz söyleşi sizlerle;


-Çok klasik olacak ama belki de senin hakkında fazla bilgisi olmayan yeni nesil voleybol takipçisi arkadaşlarımız için, sana voleybola nerede ve nasıl başladığını sorarak başlasak nasıl olur? Ayrıca bizim için voleybolun yaşamındaki yerini ve önemini de kısaca özetleyebilir misin? Yani neden voleybol?

Merhabalar;
Voleybola 8 yaşında İzmir Karşıyaka spor kulübünde başladım. Çok küçük olduğum için önce sadece hafta sonları olan spor okulu daha sonra performansıma bağlı olarak minik yıldız ve genç takıma yükseldim.
Eğer bu seviyede bu kadar büyük bir takımda oynuyorsanız voleybol tabi ki de hayatınızda 1. sırada yer alıyor. Okul hayati devam ederken bunu yürütmek çok zor olsa da voleybol benim için her zaman hayatımdaki en büyük tutku olarak yer aldı.

-Oynadığın takımlarda talihsizlik yakanı bırakmadı ve söz konusu kulüpler bir şekilde kapanma noktasına geldi, bu durum seni nasıl etkiledi, neler hissettin? O zamanlar sana en büyük desteği verenin ailen olduğuna dair duyumlar aldık :) Bu duyumlar hakkında neler söyleyeceksin?

Tabi ki de zordu. Önce Emlak Toki ve arkasından Türk Telekom gibi büyük bütçeye sahip olan takımların kapanması büyük bir hayal kırıklığıydı. Oynadığın her kulübü, orda çalışan herkesi ailen gibi benimsiyorsun bir süre sonra. O yüzden tabi ki de çok zorlandık, hayatlarımızı değiştirdik. Bu dönemde bende Ankara’dan İstanbul’a taşınmak zorunda kaldım ve ailem bana bu konuda çok yardım etti. Kız kardeşim uzun bir sure benimle burada yaşadı.




-Kenarda beklerken, şu an sahada ben olsaydım şöyle yapardım diye düşündüğün şeyleri saha içinde oyuna kolaylıkla yansıtabiliyor musun? Yansıtabildiğin zamanlar oldu mu, yansıtamadığın zamanlarda, bu iş hiç de kenardan göründüğü gibi değilmiş diye içinden geçirdiğin anlar oldu mu?

Kenarda her an oyuna girecekmiş gibi bazen 1, bazen 1 buçuk saat beklemek tabi ki de çok zor. Ama sanırım zaman geçtikçe bide öğreniyoruz. Dışarıda bekleyip oyunun akışı izleyip kötü giderse değiştirmek için neler yapacağımı planlamak ve içeri girince bunları uygulamak çok zor gelmiyor. Çoğu zaman güzel bir katkı verdiğimizi düşünüyorum. Sahaya girince çok daha kolaylaşıyor çünkü takım arkadaşlarım fazlasıyla yardım ediyor. 

-Aklında iyi bir pasörün nasıl olması gerektiğine dair yerleşik bir tanım ya da figür var mı? Kendi genel oyun stilini değerlendirirsen, kendini bu tanıma göre nerede konumlandırırsın?

 Pasör şeftir, herkesi yönlendirmek gerekir. Çevik olmak, doğru yerde doğru kararı vermek. Bunlar zaman geçtikçe daha da oturan şeyler, her sene daha iyiye gittiğimi düşünüyorum.



-Önümüzdeki sezonda ya da daha sonraki yıllarda yurtdışında oynama düşüncen var mı? Her ne kadar ülkemiz şu anda voleybolda dünyanın en iyi oyuncularını bir araya getiren bir lige sahip olsa da, yurtdışında oynamak hem farklı bir kültürü tanıyıp orada yaşam deneyimi edinmek açısından hem de ülkeyi temsil etmek açısından çok farklı olmalı…

Mutlaka farklıdır ama yurtdışına çıkmak şuan için çok gereksiz. Ligimiz yerlisi ve yabancısı ile dünyanın en iyi oyuncularına sahip. İyi antrenörlerimiz var. Farklı bir kültür değişik bir deneyim olsa da, kendi ülkemizde kendi kültürümüzde voleybol oynamak çok büyük bir lüks bence.

-Vakıfbank iki sezondur çok iyi bir takım oyunu ve görenleri kıskandıracak bir takım içi uyum yakaladı. 2011-2012 yılındaki Avrupa Şampiyonlar Liginde, şampiyon adayı olarak favori gösterilmemenize rağmen bu başarıyı yakalamanız takım olarak sizi nasıl etkiledi?

Favori olmak ya da olmamak çok önemli değil çünkü takim olarak gösterdiğiniz performans tek gerçek. Biz birbirinin hatasını kapatabilen ve aynı zamanda çok hırslı bir takımız. Bu kadar büyük başarının gelmesi bizleri çok onurlandırdı. Birbirimize olan inancımız ve güvenimiz çok daha arttı ve tabi ki hedefler yükseldi.




-Federasyon zaman zaman yabancı sayısı konusunda hem milli takımlar hem de kulüp takımları açısından oldukça kritik sonuçları olabilecek kararlar alıyor. Yabancı sınırlamasının takımların aldığı başarıyı ne derece etkilediğine dair fikirlerin nelerdir?

Yabancı sınırlamasının takımların başarısını etkilediğini hepimiz görüyoruz. Şampiyonlar ligi ve Türkiye liginde farklı kadrolarla oynuyoruz, bu bizler için gerçekten zor.




-Sana göre sahada örnek duruşu parmakla gösterilen bir sporcu, saha dışında da örnek olmak için çaba sarf etmeli midir? Yoksa saha dışındaki yaşamı ve tercihleri hiç kimseyi ilgilendirmez mi diyorsun?

Bu bence göreceli bir olay. Saha içinde ve dışında farklı hayatlarımız var. Tabi ki sporcu tamamı ile örnek olmalı, sadece saha dışında çokta örnek bir hayat sergilemezsen saha içinde de asla başarılı olamazsın. Birbiriyle bağlantılı yasamak zorundasın. Sporcu gibi yaşamak seni gerçek bir sporcu yapıyor.

-Ülkemizde kadın takımlarının aldığı başarı (A takım ve genç yıldızlar vs.) ile voleybol her geçen yıl üzerine biraz daha koyarak yükselmeye devam ediyor. Bu başarıyı neye en çok hangi etkenlere bağlıyorsun?

Yapılan transferlerle beraber altyapıdan gelen oyuncular ve bence her jenerasyonumuzdan çok yetenekli oyuncular geliyor, antrenörlerin doğru yönlendirmesi başarı getiriyor.

-Biraz da saha dışına gelelim… Maçlardan ve antrenmanlardan kalan zamanını nasıl değerlendiriyorsun? Dışarıda yolda yürürken gördüğümüz Nilay Özdemir nasıl biridir, neler yapar, nerelere takılmayı sever, hobileri nelerdir vs.?

Boş vakitlerimde kitap okumayı ve müzik dinlemeyi seviyorum. Yemek yapmak ve köpeğimle ilgilenmek  zaten bütün vaktimi alıyor. Genel olarak İstanbul’u sevdiğim için, araştırmayı ve tarihi sevdiğim için bos günlerimde sanat galerini gezmek yada tarihi mekanları ziyaret etmeyi tercih ediyorum.




-Türkiye’de yeni neslin hem voleybolcu olmaya heveslendirilmesi hem de düzgün teknikleri kazanarak yetişmesi açısından voleybol altyapılarının durumunu nasıl görüyorsun?

Altyapımız bence her gecen gün daha da gelişiyor ve ilerliyor. Yapılan yeni ve modern tesislerde gelişim imkanları daha da arttırıyor.

-Aroma Bayanlar 1. Ligi’ndeki takımların ağırlıklı olarak İstanbul ve Ankara menşeli olması voleybolun büyük şehirler ile sınırlı kalmasında sence ne kadar etkili? Özellikle voleyboldaki deplasman trafiğinin ülkenin belli bir bölümünde, söz gelimi Urfa-Antep-Mardin-Malatya-Iğdır ve çevresinde neredeyse hiç olmadığı göz önüne alınırsa…

Söz ettiğiniz şehirlerde de voleybol oynayan bir sürü sporcu var, yalnızca üst seviyede gereken imkanları Ankara ve İstanbul’da ki kulüpler karşılayabiliyor. Yatırımlar daha fazla, sporcu sayısı daha fazla. Mesela en son Bitlis’te yapılan bir kampanyayla kız çocuklarına bedava voleybol kursu verildiğini okumuştum. Belediyeler bu tarz etkinlikleri arttırmalı çünkü her kız çocuğu voleybol oynamak ister haksiz miyim? 

-Son olarak voleyblok’un ilk röportaj konuğu olarak yeni, dinamik ve voleybola sanal dünyada canlılık ve hareket getirmek isteyen bu blog hakkındaki düşüncelerini almamız mümkün mü? :) 

Öncelikle çok teşekkür ederim. Yeni yayın hayatınızda sizlere başarılar diliyorum, birçok kişiye hitap eden renkli ve dinamik bir blog olacağından eminim. Yolunuz açık olsun. 

Bizde;

Blog için ilk röportaj konuğumuz olmayı kabul edip bizi kırmayan Nilay Özdemir'e bizde blog olarak çok teşekkür ediyoruz

Röportaj: Ayşegül KAYA

15 Nisan 2012 Pazar

Yeni bir başlangıç…


Uzunca bir zaman voleybolun içerisinde farklı bir platformdaydık, artık yeni bir başlangıç yapmanın zamanı geldi diye düşündük… Fakat bunu yaparken kendimizi ne voleybolun duayenlerinden, ne de iki satırı bir araya getiremeyen ya da skor tabelacılığı yapan sözde voleybol yazarlarından sanıyoruz.


Amacımız sadece voleybolda olanı biteni, doğruyu ve yanlışı ayırdetmeye çalışarak sizlerle paylaşmak. Kimsenin yandaşı, yanlısı ya da savunucusu değiliz, hiçbir zaman olmadık ve olmayacağız da.

Bizi buluşturan voleybol sevgisini amatörce sizlerle paylaşmaya çalışacağız…

Sevgilerimle
Damla ÜNVER

9 Nisan 2012 Pazartesi

Değerli Voleybol severler;


Yarım kalan voleybol  aşkımıza (Damla Ünver  - Ayşegül Kaya) bu blog altında devam edeceğiz bu durumda bize destek olan, takip eden okuyan dostlara ve yorumculara şimdiden teşekkür ederim. Umarım keyif alacağınız ve heyecanla takip edeceğiniz bir blok olur.

Amaç; yaşanan sıkıntıları ve gelişmeleri tamamen OBJEKTİF şekilde dile getirmek. Bu nedenle her şeyden ve her yerden bağımsız olarak  voleyblok olarak sizlerle olmaya karar verdik. Melis Tuncel’i de aramıza katarak yayın hayatımıza başlamış bulunmaktayız:)



Şimdilik iş yoğunluğu ile bu şekilde devam edip daha sonra güzel bir tasarım ile blok’u hareketlendireceğiz. Sizinde düşüncelerinize ve önerilerinize yer vereceğiz. Haftalık bir voleybol severin yazısı yayınlanacak, saygı sınırlarını aşmadığı sürece her türlü yorum yayınlanacak. Röportajlarımız ve değerli yorumcularımız olacak…
Kısacası sizlerin sadece olmasını istediğiniz şeyler yani voleybola dair her şey bu blok'ta yer alacak.

Sevgilerimle…
Ayşegül KAYA

Voleyblok: Rakiplerini bloklayan site!

Voleyblok: Rakiplerini bloklayan site!


Bu blok, olimpiyatlara adaylık süreci gündeme geldiği her seferde
oyunlara ev sahipliğine heveslenip başvuru yapan ama bir yandan da
futbol dışındaki sporlara ilginin çok yetersiz kaldığını hep göz ardı
eden bir ülkede, futbol dışında bir branşta sanal dünyada kendine yer
edinmeye çalışmanın zor olduğunun bilinciyle, bu branşta mücadele edip
"bloklayacağı" rakiplerinin çoğalmasını dileyerek yayın hayatına
başlıyor...

Üstelik daha geçtiğimiz sezon içinde voleybolda tüm seviyelerde yaklaşık
30 takımın liglerden çekildiği; yani başka deyişle normal takımların
bile kendine "bloklayacak" rakip bulamadığı bir dönemde her şeye
rağmen yine de voleybolla ilgili web-destekli bir girişimde
bulunulduğu düşünülürse, bu blok’un anlamı kaç kat artıyor artık onu da
siz düşünün...

Hayal bu ya, olur da bir gün Türkiye'de voleybolda bir tür web-ligi
oluşturacak kadar site, forum, blok’un bulunduğu bir dönem gelirse, o
zaman onlara öncülük edecek olan bir efsane olması dileğiyle, çiçeği
burnunda yayın hayatına başlayan Voleyblok'a başarılar dilerim :)


Sevgilerimle...
Melis TUNCEL