26 Ekim 2013 Cumartesi

Carli LLYOD’u İzlemek!

Carli LLYOD’u izlemek
Bir dönem Eczacıbaşı’na transferi gündeme geldiğinde sevinmiştim ancak daha sonra transfer gerçekleşmemiş ve sakatlığı konuşulmuştu. Belki ileride takımlarımızdan birine izleme şansı bulabiliriz.

Oyuna girdiği zaman nasıl fark yarattığını artık herkes görmüştür diye düşünüyorum. Galatasaray maçında oyunda olduğu zamanlarda oyun çok farklılaştı.  Köşeye attığı paslar, ortaya veya 2 numaraya hızlı attığı paslar çok çok iyiydi. Belki 5 setin tamamında oynamış olsaydı maçın oyuncusu seçilebilirdi.

Leo bu maçta iyi oynamadı diyenler
Lobianco’nun oyununu tartışacak değilim, haddimi biliyorum. Ancak Lobianco’nun sadece bu maçta iyi oynamadığını düşünenlere şunu hatırlatmak istiyorum, kendisi Türkiye’ye geldiğinden beri zaten İtalya’daki oyununu asla sergilemedi. Peki, buna rağmen biz onu neden hala çok iyi görüyoruz? Çünkü maalesef Türkiye’de Leo ile karşı karşıya geldiğinde O’nun kötü oyun sergilediği zamanlarda bile onunla aynı seviyede oynayacak Türk pasör yok da ondan. En kötü oyununda bile hepimizi cebinden çıkartıyor da ondan. En kötü manşetleri mükemmel tekniği ile manşet kullanarak parmak pas gibi atıyor da ondan. Oyunu ezbere oynamıyor da ondan. Sürekli antrenöre bakıp nereye atayım demiyor, özgüveni var da ondan. 2003 yılında Türkiye’de Bayanlar Avrupa Şampiyonası düzenlendiğinde de 23 yaşındayken de ortalığın tozunu attırıyordu da ondan. Şimdi belki motivasyon eksikliğinden, belki başka sebeplerden İtalya’da oynadığı oyunun belki yarısını bile oynamıyor, ancak yine de bu onun çok iyi pasör olduğu gerçeğini değiştirmiyor.


Barbolini’yi izlemek
Ben bu İtalyan antrenörleri bir türlü anlamadım gitti. Her geleni başımıza iş açmakla görevlendirilmiş gibi. Hepsi akıl tutulması yaşıyor Türkiye’ye gelince. Guidetti dışında ki onun da uzun yıllarını aldı ama başardı, ne bir oyun sistemi ne kurgusu, bize verdikleri hiçbir şey yok. Galatasaray ve milli takımımızın başına getirilebilecek en kötü isimlerden birinin geldiğini ısrarla düşünmeye devam ediyorum. Maçı izleyenler de düşünsünler, sizce oyuna müdahalesi verdiği taktikler, yapılan transferler ne kadar doğru?  Dün Rabadzhieva’yı izlerken merak ettim, arka alan savunması neredeyse Mammadova’yı aratmayacak bir oyuncuyu neden aldınız? Bir de üzerine bu oyuncu manşete sokuyoruz. Diyorsanızki hücum ve bloğundan faydalanmak istiyorum, o zaman yanına iyi manşet alan iki oyuncu koyacaksınız. Yani Neriman- Nihan- Rabadzhieva üçlüsü size güven veriyor mu? Maçta birçok sayıyı Bulgar oyuncunun arka alanda çıkabilecek olan topların çoğunu çıkaramamasından ve çıkan toplarında değerlendirilememesinden kaybettik. Üzerine de bir sürü hata eklenince sonuç kaçınılmaz oldu. İtalyan ekip klasik bir İtalyan ekibinin yapacağını yaptı. Adamlar işin yolunu sistemini bulmuşlar, kim gelirse gelsin makine tıkır tıkır işliyor, savaşıyorlar. Akıllı oynuyorlar. Ezbere oyun oynama sistemi, Türk oyunculardan ülkemize gelen yabancılara da hızla işliyor maalesef.


Galatasaray iyi bir ekip olabilir, ancak Neriman- Nihan- Rabadzhieva manşet üçlüsünün sorunu çözülmeli. Bir de pasör Gamze, çok iyi iş yaptı maçta. Artık onu da izleyebiliriz pekâlâ. Rakip takip Llyod’u çıkarıp nasıl yedek pasörü ile setler kazanıyorsa Gamze’nin de yapamayacağı bir iş değil bu.
Ayrıca Aslı Kalaç’ın yapamadığı ve Sinem Barut’un yapabildiği şey nedir? Aslı’nın ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu biliyoruz, Sinem’in arkasında kalacak bir oyuncu değil kesinlikle.

Son olarak
Galatasaray’ın belki de motivasyon anlamında bir şeylere ihtiyacı var, iyi voleyboldan önce. Şampiyonlar ligi ilk maçına çıkmışsın, yeni sezon yüzün gülmeli, mutlu olmalısın. Ama sanki herkesin üzerinde bir ölü toprağı, panik havası var. Bu da bizi tek bir sorumluya götürüyor, o da Barbolini.

Sevgiler...
Damla


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder