7 Aralık 2013 Cumartesi

Neden Kavga Halindeyiz?



Yıllardır bu işi bir türlü çözemedik, zihniyetimiz böyle oldukça çözebilecek gibi de durmuyoruz. Ülke olarak zaten her sabaha şiddet ve kötü olaylar silsilesi ile başlayıp, trafik çilesi ile çığırından çıkarak devam ediyoruz güne. Hal böyle olunca bu ruh halimiz her alana yansıyor.

Burada biraz özeleştiri yapmakta fayda var.

Ülkemizde diğer sporların futboldan sonra geldiğini herkes biliyor. Yorumculardan tutun da futbol da oyuncularımız antrenörler, taraftarlar o “tatlı çekişme”nin çok ötesindeler.
Yıllar önce Galatasaray ve Fenerbahçe voleybola bu ölçüde yatırım yapmadığı ve çekişmenin sadece Vakıfbank ve Eczacıbaşı arasında olduğu zamanları hatırlayın. Zaten bu derbi dediğimiz maçlara çok çok az taraftar gelirdi ve onların arasında da son yıllarda yaşadığımız olayların hiçbiri yaşanmazdı.

Vakıfbank-Eczacıbaşı maçlarında ise böyle tatsızlıkların “t” si bile olmazdı. Gayet keyifle izlerdik maçları, şimdi de aynı şekilde. Şu an onların maçlarının da tek farkı, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin futbol taraftarlarından öğrendikleri zıplayarak, maç boyu ayakta maçı izlemek.

Özellikle Almanya, Polonya ve İtalya’da şampiyonlar ligi veya lig maçlarını izlediğinizde gerçekten maçtan, oyundan keyif almanın nasıl bir şey olduğunu görüyorsunuz. Gelenler tezahürat yapıyorlar, şarkı söylüyorlar. Güzel bir oyun olduğunda rakip takımı da alkışlıyorlar. Bizde FB-GS maçında düşünün, küfür etmenin önüne geçiyoruz, karşı taraf iyi oynadığında alkışlar mıyız? İllaki alkışlayanlar vardır, onları tenzih ederim, ancak maça gelen bu taşkın gruplar bunu yapamıyor.


Ankara’da Telekom maçlarına bedava sokulan Ankaragücü taraftarları da aynı şekilde maçları izlenmez kılar, koltukları kırar küfür ederdi. Ankaragücü ligde iken aynı şekilde o gruplar yine salona girerdi, BJK’li genç kızlar kendi takımlarını destekliyorlar diye kızları dövmeye kalktıkları ne çabuk unuttuk. Zamanında Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında seyirci çok olsun diye, voleybol ile ilgisi olmayan, futbolun şiddet yanını gören, sporda yenmek ve yenilmek diye iki kavramın olmadığını düşünen, yenilince takım oyuncularına hakareti küfürü kendine hak olarak gören insanları salonlara doldurursanız sonucunda böyle şeylerin olması kaçınılmazdır.


Bırakın, voleybol maçlarına voleybolu seven gerçekten bu sporla ilgilenen, takımını fair play’e uygun şekilde desteklemek isteyen insanlar gelsin. Kendine “şiddet” kültürünü benimsemiş, bunu futbolun ruhu zanneden, hakemin doğru kararlarını voleyboldan zerre kadar anlamayıp maçı arkası dönük izlediği için itiraz eden küfür eden insanlar salonlarda olmasa da olur. 

Benzer şeyler basketbolda da yaşanmadı mı? Neyse ki, o konuda voleyboldan daha iyi durumdayız. Ancak asla Efes Pilsen – Ülker maçlarının tadını yakalayabiliyorlar mı? Hayır. Maalesef işin içine spor kulüpleri girdiği zaman, bazı taraftar grupları içlerindeki öfkeyi nefreti dışarıya karşı bu şekilde vuruyor. 

Voleybol maçın sonunda herkesin birbiri ile tokalaştığı, oyuncuların file ayrımı nedeniyle birbirine zarar verme olasılığının çok düşük olduğu, birbirlerini sakatlama gibi olayların nadiren yaşandığı çok değerli bir spor dalı. Lütfen bu sporu kirletmeyin artık. Bu ülkede ne zaman olaysız bir spor kulübü takımlarının maçlarını izleyebiliriz? Bu zihniyetimiz ne zaman değişir?



Bunlara ilaveten, TVF’nin bu zamana kadar bu maçlara olan bakış açılarını, her maçta hakemlerin çileden çıkartan kararlarını, güvenlik güçlerinin her daim olaylar karşısında geç kalışını da atlamamak lazım. Yani bu liste uzar da uzar.
Fatih ALTAYLI’nın ne zaman adam oluruz sorusunu burada sorsak, herkesin bir cevabı olur diye düşünüyorum. Buyrun yazın, biz de yayınlayalım.

Sevgiler,

Damla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder