5 Kasım 2012 Pazartesi

Pasör Kıyağı...


Armaya; taraftara oynayarak değil sahada formayı hak edip hakkıyla terletilerek çıkılır.
Neden mi bahsediyorum;

“Eczacıbaşı’nın Ayazağa’daki Salonu’nda yapılan basın toplantısına Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkanı Faruk Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Erdal Karamercan ile son transferler Neslihan ve Elif katıldılar.

Elif Ağca ise sezon içinde menajerinin görüşmeler yaptığını sezon bittikten sonra da görüşmelere kendisinin de dahil olduğunu belirterek, ’’Çok mutluyum. Böyle bir kulüpte her oyuncu forma giymek ister’’ dedi.

Neslihan kadar uzun transfer görüşmeleri yaşamadıklarını belirten Elif duygularını şöyle paylaştı; ’’Acıbadem’in sponsorluğu ile Fenerbahçe Acıbadem son 2 sezondur adını duyurmaya başladı. Ama bugün formasını giymeye başladığım kulüp yıllarını voleybola vermiş bir kulüp. Voleybol denince akla ilk olarak Eczacıbaşı gelir. Arkadaşlarımla birlikte bu kulübü en üst seviyeye taşıyacağız. Burada olmaktan çok mutluyum. Kendi salonu olan tam bir aile ortamı içinde olan bir kulüp herkesin hayalidir. Ağzından bu sözcükler dökülmese de her voleybolcunun gönlünde böyle bir kulübn formasını giymek geçer.’’   

Fenerbahçe’ye transfer olan Elif ise duygularını şöyle paylaşmış;
FB TV'de Aslı Duru'nun hazırlayıp sunduğu Spor Magazin programının konuğu olan Yeni Sarı Melek Elif Ağca Öner, Fenerbahçe armasını öptü.

Maraton Fenerium mağazasında yapılan samimi söyleşide başarılı pasör Elif Ağca Öner, bir çok koyu Fenerbahçeli arkadaşının kendisine, "kesinlikle Fenerbahçe'de voleybol oynamadan bırakmamalısın. Esas voleybolcu olduğunu Fenerbahçe'de anlayacaksın." dediğini söyledi.


Esas voleybolcu olduğunu anlamayı bırak, voleybolu bildiğinden tereddüt edecek bir oyun sergiliyor gibi… 

Peki bu kadar iddaalı kadro kurup tüm kupaları toplamayı kafaya koyan Eczacıbaşı VitrA neden hiç düşünmeden pas kalitesi çok yüksek olan(!) Eliften vazgeçti ve sözleşmesi devam eden Özge'yi transfer etti?

İlbank-Fenerbahçe maçını bayramdaki zaman bolluğu nedeni ile salondan canlı izleme fırsatı buldum:) Benim hesabıma göre en fazla 1 saat 15 dakika sürer diye tahminde bulunmuştuk. Sakın bunu küçümseme gibi algılamayın lütfen. Çünkü Fenerbahçe malum her maçı net kazanma modundaydı. Bir de tabi takımda Paula ve Kim var eee haliyle bu kadar uzayacağı tahmin edilmemişti:) nitekim yanılan biz olduk, iyi ki olduk top yere düşmeden pes etmek yok. Rakip kim olursa olsun aynı ciddiyet ile sahada oynanması gerektiği hatırlatıldı. 

Her zaman verdiğim bir örnek var; alınan oyuncudan çok takım olgusunun oluşabilmesi önemli. Bu sistemi oluşturan takım daima bir adım öndedir. Türk Telekom'un kapanması, Vakıfbank’ın Avrupa da kupasını kazanması vs gibi örnekleri mevcut.. 

Fenerbahçe de eleştirdiğim nokta hep şuydu; Sürekli kadro değişikliği takımın uzun süreli sistemli oynamasına engeldi. Genç oyuncu ile ileriye katkıda bulunma durumu söz konusu değil. (Gerçi bu sistemi şimdilerde Galatasaray uyguluyor..) Bu nedenle takım her yıl yarı yarıya sıfırdan başlamak zorunda kalıyor.

Sanırım Kamil hoca bu takımın ağırlığını kaldıramadı. Nitekim 8-1 de olan takım mola almaz oyuncu değiştirir hatta bu kadar sayı farkını beklemeden çoktan önlem alınmış olması gerekiyor.  Molalara geç kalmasının yanında oyuncu tercihleri de bir o kadar vahim. Takımdaki gidişat kötü ve buna dur demesi için pasör konusundaki ısrarından vazgeçmesi gerekiyor. Sonuçta pasör takımın beynidir ve bu noktada beyin işlemediğinde vücut hareketsiz ve işlevsiz kalır:) İki sezondur Vakıfbank kadrosunda yer alan Nilay’ın neler yaptığını hep beraber izledik. Kritik anlarda maça ve setlere nasıl katkısı olduğu ortadayken yedek kalması için neden nedir? Bakın Bursa maçının 3-0 kazanılmış olması işlerin yolunda gittiği anlamına gelmiyor ki. Aksine tehlike hala devam ediyor. (25-23, 25-20, 25-20) Durum iyice kötüye gidiyor, pasör sorunu devam ediyorken Paula’nın da kendisinden beklenen performansı gösterememesi çok normal aynı şekilde Kim’in de. Oyuncu uyumsuzluğu maç skorlarına da yansımakta… Teknikten önce; takımdaki 3-2 düşüş serisine neden olan sorunun çözülmesi gerekiyor… (Pasör ısrarı, Eda’nın sakatlığı, İpeğin yavaş olması, Meryem’in tam olarak oyuna dahil edilmemesi, molalardaki gecikme vs.)


Khimik Yuzhny maçı başlı başına vahşet…
Düşünsenize Fenerbahçe set vermeden maçları kazanırken şimdi son anda elenmekten kurtuluyor ve bu duruma şükrediyor.  Kadro kötü mü tabi ki hayır ancak sorun; Kamil hocanın oyuncu ısrarı takımı bu noktalara taşımakta tabi Eda’nın sakatlığının da büyük etkisi var. Nilay’ı hedeflerimize uyan bir pasör olduğu için aldık diyorsunuz ama Vakıfbank gibi yedekte bekletip  gir-çık yaptırıyorsunuz. Ayıptır sorması Elif hangi hedefiniz için alındı? Oluşturulan başarılı itibarı bu şekilde yok etmek için mi alındı?

Takımı eleştiriyorsun da hoca, oyuncular antrenmanda senin verdiğin taktikler ile hazırlanıyor maça. Antrenman maçın sahadaki provasıdır bir nevi. Yani bu demek oluyor ki, oyuncuda olduğu kadar sende de suç var. Bu şekilde devam edildiği sürece takımdaki yerin kısa süreli olabilir… Bu sezon oyuncuların yeri garanti olabilir(!) ama hiçbir takımın sıralamadaki yeri garanti değil. Hiçbir maçın kolay geçmeyeceği alınan sonuçlardan anlaşılmış olması gerekiyor. 


Bu nokta da görüldüğü gibi bu sezon Elif Ağca ve Kamil hocanın katkıları ile Fenerbahçe’nin 3-2 hastalığı ile baş başa kalacak taraftarları. Tıpkı geçen sezon Adnan kıstak hocanın Beşiktaş’ta yakalandığı 3-2 hastalığı gibi. 

Fenerbahçe’nin 3-2 hastalığına Acil şifalar dilerken Beşiktaş’ın yeni 3-1 hastalığı için de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum…!!

Sakıncası yoksa bu pasör seçimindeki kriter nedir acaba? Malum Adnan Hoca da Cansu’yu gözden çıkarmıştı!!

SAYGIlarımla
Ayşegül KAYA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder